Müzler [Muse] Nerede?

      



Kendi adıma konuşmak gerekirse bir şeyi planlamak ne kadar kolaysa, bir şeye başlamak o kadar zor. Planlama hastalığı başlı başına ayrı bir yazı konusu olduğundan bir şeye başlamak ile ilgili devam edeceğim. Kafamda mükemmel planı yaptığıma inandığım zaman bile başlamakta çok zorlanıyorum. İlk fitili ateşleyecek şeyi arıyorum. Bir blog yazmayı bile aylardır planlıyorum ama başlayamıyorum. Bu yüzden blog yazmak için başlama noktamı "neden başlayamıyorum" için düşünmek olarak seçtim. Bu problemi genel olarak hayatımın her alanında yaşasam da bugün sanat eseri üretmek olarak ele alacağım. 









Bu sabah oturup neden resim yapamadığımı düşündüm. İlham perilerim gelmedi herhalde diyerek kendimle dalga geçerken bir evreka anı yaşadım. Tabii ki ilham perileri yoktu. Zaten ilhamın gökten zembille inen bir şey olduğuna da inanmıyordum. Fakat belki benim de beklediğim bir şeyler vardı? Her şey kafamda bu kadar oturmuş, kağıtlara taslakları çizilmiş, en ince ayrıntısına kadar düşünülmüşken başlayamıyorsam bunun bir sebebi olmalıydı. Bir şey bekliyor olmalıydım. Bunun ne olduğunu bulmak için ilham perilerinden yardım almayı düşündüm. Hayır, ilham perilerini beklemiyordum, ilham perilerini araştıracaktım. Fikir yürüterek bir sonuca ulaşmayı umuyordum. 




İlham Perileri kimdir? 

İlham perileri yani Müzler ( artık onlardan Müzler diye bahsedeceğim)  Zeus'un hafıza tanrıçası  Mnemosyne ile olan birlikteliğinden kızlarıdır. Müzlerin her biri farklı bir sanat dalına ilham olur. (Yukarıda her bir perinin, ilham olduğu sanat dalı yazmaktadır. Sıralama yukarıdan aşağı ve soldan sağadır.) Müzler, sanatçılara ilham vermekle görevlendirilmişlerdir. Antik Yunan şairi Hesiodos, Thegonia'ında Müzler için şöyle der: 




    Sonra tanrısal sesler üflediler içime, olacakları ve olmuşları yüceltmek için, ve hele övmek için kendilerini her söylediğim destanın başında ve sonunda.


Antik Yunan'da sanatçılar, sanat eserlerine başlamadan önce Müzler'den yardım isterler ve onların gelmesini beklerler. Bu bekleyiş günümüzdeki gibi romantik bir ilham perisi bekleyişi değildir. Muse'lar itibarlı tanrıçalardır ve her sanat eserinde onların parmağı vardır. Muse'lardan yardım almadığını iddia eden sanatçının eseri yarım kalmış kabul edilir. Platon bu konuyu şöyle ifade etmiştir: 




Biri, sadece nazımda ustalığın iyi bir şair olmaya yettiğini sanıp Musa’lardan gelen sapıtmayı içinde duymaksızın şiir kapısına yanaşmaya cesaret ederse, ancak yarım yamalak şair olabilir; çünkü ilhamlı bir insanın vücuda getirdiği şiir, daima, heyecansız bir insanınkini gölgede bırakır. 

 

Yüzeysel olarak Muse'ları ve Antik Yunan'daki yansımalarını inceledim. Antik Yunan'da her "güzel" sanat eseri ilham perisi tarafından kutsanmalıdır. Bu yüzden sanatçılar ilham perisi için bekleyiş içerisindedir. Bu durum, o dönem için dinin bir gerekliliği olarak zuhur etmektedir. Günümüzde ise bir din perspektifinden ilham perilerine inanmasak da hala ilhamın kendiliğinden gelen bir şey olduğuna inanıyoruz. 2500 sene önce yaşayan insanlarla ilhama bakış açımızdaki motivasyonlar farklı olsa da aynı davranışı sergiliyoruz. Burada bir hata olmalı. Çünkü iki farklı dünyadan bahsediyoruz. Örneğin  o dönem kutsal sayılan efsaneleri artık mitoloji olarak kabul ediyoruz. Peki neden bazı inanışları içten içe devam ettiriyoruz. İlham perisine inanmıyoruz ama ilhamın bize altın tepsiyle sunulacağı o günü bekliyoruz. İlham gelmediği için başlayamıyoruz.  

Bence bu kendimizi kandırmaktan başka bir şey değil. İlham bekliyoruz çünkü harekete geçmek daha zor. Bu inanışın insanları rahatlatan bir yönü de var. Bir şeyler üretemiyorsun çünkü ilhamın yok. Kendi üzerindeki sorumluluğu atıp ilhamı dış etkenlere bağlayarak, aslında sorumsuzluğunun suçunu hafifletiyorsun. 

Bu konuya sonrasında kendimi kötü hissetsem dahi mantıkla yaklaşacağım. Öncelikle ilham dediğimiz şeyi tanımlamak gerekiyor. İlham Nedir? TDK bunu "esin" olarak tanımlıyor. Şimdi de "esin" kelimesinin sözlük anlamına bakacağım. TDK esin için "Etkilenme, çağrışım veya içe doğmayla akla gelen yaratıcı duygu, düşünce, ilham" diye bir tanımlama yapmış. Etkilenme ya da çağrışımın gerçekleşmesi için öncelikle bir şeylere maruz kalmamız gerekiyor. Boş bir odada, çalışma masasının üzerinde ilham beklerken neyden esinlenebilirsiniz ki? Bu soru bana daha öncesinde altını çizdiğim birkaç satırı anımsattı: Montaigne- Denemeler / Tembellik Üzerine, 




Son zamanlarda, bir kenarda sadece dinlenerek zaman geçirmeye karar verip evime çekildim. Zihnimi tamamen boşaltıp sadece kendisiyle ilgilenmesine izin vererek ona çok büyük bir iyilik yapacağımı sanıyordum. Zamanın da etkisiyle olgunlaşıp dengeyi bulduğu için bunu daha kolay yapabilir diye ümit ediyordum. Ama anladım ki Lucain'in de dediği gibi "Tembellik her türlü düşünceyi doğurur.", ve sahibi olmayan bir at gibi kendine başkalarının verebileceğinden yüz kat daha fazla zarar verir. Ve ardı ardına, sebepsiz yere öyle çok kuruntu, öyle korkunç canavarlar yaratıyor ki bu tuhaflığa ve saçmalığa daha fazla tanık olmak yerine aklımı utandırmayı umarak yazmaya koyuldum.


O zaman bir şey üretmeye başlamanın kaynağı ilhamsa ve ilham esinlenmekse, üretmek istediğimiz şeyle alakalı birçok şeye maruz kalmamız gerekiyor. Belki de başlamak; üretmeye başlamak değil, esinlenmeye başlamak gerekiyor. Başlamanın başlangıcı esinlenmekten geçiyor. Ben bunu bir üretim olarak ele almıştım fakat şimdi günlük hayat pratiklerimle ilişkilendirdiğimde hemen hemen her şey için geçerli olduğunu görüyorum. Bir sergi gezdiğimde, bir an önce eve gidip resim yapmak istiyorum. Oradaki eserler kafamda bir bütünlük oluşturup yeni bir eser haline geliyor. Dans gösterisine gittiğimde orada gördüğüm bir hareketten kafamda bambaşka varyasyonlar ve kombinasyonlar beliriyor. Salona gidip o hareketi çalışana kadar hangi müziğin hangi noktası için uygun onu bile buluyorum. Aldığım bir kalem ya da bir defter hemen yazı yazma ve ders çalışma isteği uyandırıyor.


Sonuç olarak müzlerin varlığını kabul ediyorum ama onları sanatçıları ziyaret eden bir tanrıça olarak değil davet edilmesi gereken bir misafir olarak görüyorum. Müzleri davet etmek için onları aramalıyız. Bu yüzden kendimizi esinleneceğimiz şeylere maruz bırakmalıyız, belki müzler oradadır. 

Kaynakça 

İsababayeva, A. (2015) Musa’lar Mitolojisinin Ahlak Öncüleri , Art-Sanat, Cilt: 3, 1–14

 

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.